bugün

entry'ler (137)

fethullah sözlüğe gelirse kullanacağı nick

(bkz: ühüühüühü)

sesine aşık olunabilecek erkekler

(bkz: erdal beşikçioğlu)

hayde

"av mevsimi" filminde söylemiş cem yılmaz. filmi izlemedim henüz ama bu parçanın söylediği sahneyi televizyondan izledim bende. evet çok güzeldi, çok keyifle söylenmiş, çok eğlenceli bir sahneydi. herkes öyle coşkuyla eşlik ederken ben gözlerim dolu dolu ağlayarak izledim kulaklarımda kazım'ın sesi ile. "sevdaluk eyi şeydur, ben da yeni başladum" diyordu ya hani...
böyle kadere tüküreyim!

1919 da samsun a rte çıksaydı ne yapardık

Allah korumuş valla ne yapardık kestiremiyoruz bile.

aleviler kim oluyor hz ali yi tek sahipleniyorlar

bu gibi şaşkınlara "sen kim oluyorsun da alevileri sorguluyorsun" diye karşılık verilebilir.

azizcan

yarışmadayken (bkz: yaşadıkça) diye bir şarkı söyleyen tatlı adam. ne güzel şarkıydı öyle. söyle bize ne olacak diyordu.

tayyip in namaz kılan çocuklara 200 lira vermesi

adam aşmış. alenen dini ticarete döküyor. hani tamam her şeyine alıştık da bu kadarına da yuha. "haydi çocuklar namaza" diye bir kampanya falan da başlatırlar artık.

lost

hiçbir bok anlamadığım ama çok ağladığım bir finalle son bulmuş dizidir.

alevilerin iyi insanlar olmaması

aleviliğin erdemine erişmeyen ve asla erişemeyecek olan zavallı insanlar bir türlü yediremezler kendilerine alevilerin iyi olmalarını, ondandır böyle saçma başlıkları.
nerde alevilere küfreden duyduysam (özellikle gençlerden) arkasında muhakkak karşılık bulamadıkları aşk acısını gördüm. ya alevi bir kız ya da alevi bir erkek tarafından reddedilmiştir bu kişiler. kuyruk acılarıdır onları bağırtan, hemen inançlara boklarını atarlar.
ha demiyorum ki alevilerin hepsi mükemmel insanlardır. değil elbet. alevi olmayanda ne kadar kötü varsa onun yarısı kadardır alevide kötü olan.

seksin güzel bir şeymiş gibi gösterilmesi

kafası karışmış, ne dediğini bilmeyen, ya da daha önce ne dediğini unutan, amacı belli olmayan yazar söylemidir.
(bkz: #5733403)

başka semtin çocukları

aylardır bilgisayarımda kayıtlıydı bu film. çok istedim izlemeyi, binbir hevesle yükledim bilgisayarıma da zaten. ama bazen insanda olur ya hani hazır hissetmez kendini. bende uzun sürdü bu. filmi izlemeye hiç hazır hissetmiyordum kendimi. garip şekilde cesaretim de yoktu. filmleri izlemeden önce konularını da okumam dinlemem pek. sevmiyorum. keyfi kaçıyor, filmi izlemiş gibi oluyorum. bu filmin fragmanını izleyince bile kalbimde bi acı oldu. böyle cız etti resmen kalbim.
neyse gel gelelim bugün izlemek kısmet oldu*. te en başından o simo yu gözüm tutmamıştı. bi halt yiyeceği belliydi. hazımsız hayvanat! bacısını bahane etti vurdu garibimi. o da safım "arkadaşım o. vurmaz sırtımdan beni" diye düşünüp yürümeye devam etti silahı görmesine rağmen. veysoo arkadaş ulan bu! arkadaş adamı sırtından vurur!
filmin müzikleri de çok güzeldi.

"...sen ne cüretle bu kızı istersin anlamıyomki ben. değişmiyor oğlum bu memlet bu işler. yok aleviydi yok sünniydi. yok kürt tü türk tü. çerkezdi araptı bok var..."

ben sana mecburum

bu mecbur olunan kişinin adı mıh gibi akılda tutulur her zaman. ama o yoktur...

ezel

son yayınlanan bölümüyle tabiri caizse ağzıma sıçmıştır.
3 gün önce babasını kaybetmiş olan arkadaşın evinden gelmiştim. günün pazartesi olduğunu unutmuşum. hoş aklımda hiçbir şey yoktu zaten... tam dizi başlamış, özeti bitmiş eve girmişim. babacığım yorgun, uyumaya gitmiş. annem salonda, beni beklerken ezel'e bakıyormuş arada. oturdum izlemeye başladım bende. kafam dağılsın biraz dedim. ezel bu dağılır mı kafa... öyle bir bölüm yapmışlarki bu sefer hep "baba- evlat" ilişkisi üzerine... aklımda babasını kaybeden arkadaş, gözlerim dolu dolu. ağlamamak için zor tutuyorum kendimi. bir damlası kaçsa gözümden arkası kesilmez biliyorum. yalnız olsam hıçkıra hıçkıra ağlar, rahatlardım belki de. ama annem yanımda. üzülmesin ağladığımı görünce diye gıkımı çıkarmadan oturdum boğazımdaki düğümle.
hani son sahnelerinde dayı dedi ya "o benim kanım değil, o benim canım. o benim son oğlum." diye orda nefesim kesildi iyice. babasını kaybeden bu arkadaş için zamanında "o benim kanım değil ama o benim canım, o benim tek kardeşim" derdim. ama benim "kardeşim" dediğim de zamanında "ömer" gibi mal olduğu için benim için "arkadaş" kaldı sadece.
neyse. eyşan'ın babası ile kardeşi arasında çaresizliği, bahar'ın vicdan mı dersin görünmeyen sevgisi mi dersin dayanamayıp babasının peşinden gitmesi, ömer ve mert'in ameliyata girecek olan babası için telaşı, hele ki mümtaz amcasının ezel'e "senin baban hayatta mı evladım?" sorusundan sonra geçen diyalog da babası mümtaz amcanın *"baba diyeceksin. baba! ne kadar sevdiğini söyleyeceksin ona. söz ver bana" demesi, ezel'in söz vermesi ve birkaç saniye sonra "baba!" demesi, haykırması resmen...
her bölümü çok acayip de bu bölümü beni mahvetti be sözlük!
diziyi izlerken bile içimden hep o arkadaş ve onun kardeşi için "inşallah bir gün bu bölümün tekrarına falan denk gelmezler" diye geçirdim. inşallah...

disko kralı

sakin sakin oturmuş, dalmış gitmişken öyle hayko nun resmen anırmasıyla kalbimi yerinden fırlatacak gibi olan, ödümü koparan, hatta korkudan ağlatacak gibi olan program.
ellerim titredi korkudan, kumandayı alıp sesini zor kıstım ve hala kalbim güm güm atmaktadır. o nasıl anırmaktır! bu da sanat mıdır ya yuhhhh!

izleyince yazasım geldi: tamam adam sevimli, muhabbeti hoş falan ama anırınca bütün sevimliliğini kaybediyor. olmuyor be hayko keşke sadece şarkı söylesen. öyle anırmadan, öğürmeden...

bebek ağlaması

bir sonraki gülüşün başlangıcıdır...

arkadaşlarından gizli oruç tutan hardcore kemalist

(bkz: ibadet)in "gizli" olanı güzeldir ona göre. neticede Allah ile onun arasındadır. herkes bilmese de olur. göze göze sokmaya gerek duymaz.

adamın ağzına sıçan şarkılar

*
erdal erzincan- feleğe sorduraydım
_
(caner gülsüm den dinlemek tercihimdir)
anama(babama) ah anama(babama)
dayanamam anama(babama)
acısı kesilirdi
eli değse yarama
_
ha bir de horasan dağları

ne yapıyorsun sorusuna oturuyorum diyen insan

aslında "ne yapıyorsun?" sorusuna "iyiyim" cevabını veren insandan daha mantıklıdır .

sana söyleyeceklerim var ey 2010

ne olur 2009 gibi acıtma canımızı. gitsin de gelmesin o günler.
ne olur hayırla gel, sağlıkla, umutla gel...

recep tayyip erdoğan ın söylediği gerçekler

(bkz: maaşım yetmediği için ticaret yapıyorum)
(bkz: ben ülkemi pazarlamakla mükellefim)
dediğini yapar. başbakan dediğin boole olur boole olur boole olur.